29 Ocak 2012 Pazar

Bakımlıyım Bakımlısın Bakımlı:)

Şu sıralar 10 aylık kızımla ne kadar olabilirsem o kadar:)
Pudramı,allığımı ve göz kalemimi sürmeden çıkmaz oldum. Çıkmak dediğime bakmayın hele de bu soğuklarda, kızımla bir haftada,on günde bir dışarı çıktığımız oldu. Ama evde de olsam yapıyorum,kendimi daha iyi hissediyorum:)


Bu aralar ellerimden çok muzdariptim. En soğuk havalarda tam 10 gün dışarı çıkmadığım halde,ellerim çok kötüydü. Kendi kendine kanıyordu, jiletle kesilmiş gibi çizik çizikti her yeri. Yağ hissi bırakmadığı,hemen emilip ellerimi yumuşacık yaptığı için kullandığım el kremimin işe yaramadığını farkettim!



Dalan, sürdüğünüzde hemen emilmiyor,yedirmek için ovalıyorum bir süre, kremi iyice emene kadar ellerinizi yağlı hissediyorsunuz ama 2 günde ellerimdeki çizikler kayboldu! Hem ekonomik,hem çok başarılı, fiyat performans ilişkisi çok iyi yani:)


Pudram; Max Factor Creme Puff.,49 liraydı. 15- 20 liralık ürünler de vardı,sebebini merak ettim. Marka-kalite konusu dışında, gramlarının da farklı olduğunu öğrendim satıcı sayesinde! Bu 21 gr, diğerleri ise 9 gr civarıydı. Çok büyük fiyat farkı kalmıyor bu durumda.Fondoten kullanmadığım için kapatıcılığı önemliydi benim için, güzel bir ürün, ben çok memnun kaldım. Güzel de bir kokusu var, eşim bile farketti:) 


Ve nemlendiricim... Karma bir cildim var.Yanaklarım kurur kızarır,T bölgesi ise sivilceye meyilli. Vichy Normaderm; nemlendiriyor ama kullandığım süre içinde sivilce problemim de olmadı. Kremlerin yağlı olması da sebep oluyormuş demekki sivilcelere. Şu anda 30 ml si 25 lira. Geçen sene indirimden 50 ml almıştım aynı fiyata,bilseydim iki tane alırdım:) Uzun bir süre de dayandı. Benim cilt yapıma sahip olanlara tavsiye ederim.



22 Ocak 2012 Pazar

Parisss - 2

Paris gezimize devam ediyoruz.Bu arada Paris'in meşhur pazarlarını da gezdik,fotoğraf çekemedim ama orda:) Burada normal çantacılarda 40 - 50 milyon civarına satılabilecek bir çanta aldım örneğin,5 euroya. Asıl indirimler Ocak ayındaymış,gitme imkanı olanlara duyurulur.


Gezimize Notre Dame Katedraliyle başladık. Çok güzel bir yapıydı.


19. yy başlarında Paris şehir planlamacıları katedralin bakımsızlığından ötürü katedrali yıktırmak istemişler. Ünlü Fransız yazar Victor Hugo, halkın ilgisini çekmek için Notre Dame'ın Kamburu adlı romanını yazmış.

Ayrıca roman müzikale dönüştürülmüştür. Müzikalin ismi de Notre Dame de Paris'tir. Bu müzikalin Belle, Tu Vas Me Detruire, Déchire gibi şarkıları klasikleşmiş, romanla bütünleşmiş.


2 bebekle dolaşmaya devam:)


Şu görüntünün güzelliğine bakar mısınız.


Paris'te gezerken Sen Nehri sizi takipte, hep karşımıza çıkıyor ve çok güzel bir görüntü oluşturuyor.


Bir de buna bakın.


Burası da Kutsal Kalp Kilisesi. Şehrin en güzel yerlerinden bir tanesi. Çok güzel bir manzarası var, Paris'e tepeden bir bakış atabilirsiniz. 


Tepenin kenarında siyahi adamlar gösteri yapıyorlar.Ne kadar ilgi çekici olduğu ortada.


Kutsal Kalp Kilisesinin bulunduğu tepede Ressamlar Sokağı var, isterseniz portrenizi yaptırabilirsiniz. 



Kilisenin bulunduğu bu alanı gezmek de çok zevkli, ilerledikçe ara sokaklarda hediyelik eşya dükkanları, dondurmacı ve waffle alabileceğiniz yerler var. Biz dayanamayıp sırayla ikisinin de tadına baktık.:)
Akşama yurda dönüş vaktiii.:)

19 Ocak 2012 Perşembe

Parisss - 1

Paristeki ikinci günümüzdeyiz.Erkenden attık kendimizi sokaklara.İlk adresimiz Louvre Müzesi. Meşhur Mona Lisa tablosunun bulunduğu büyük bir sanat müzesi.


Paris sokaklarında gezdik,tarihi binalarla dolu bir şehir.


Sonra Eyfel kulesini bir de gündüz gözüyle görelim dedik. Fotoğraf çektik bol bol. Dışarıda güvenip bir şey yiyemiyorsun. Dilaycım bize waffle ısmarladı,çok lezzetliydi. 




Son olarak da Şanzelize'ye gittik. Dünyaca ünlü markaların bulunduğu büyük bir cadde.
Ve meşhur kemeri...


Bu da yukardan görüntüsü.


Ve karşınızda Louıs Vuıtton vitrini. Kapısında uzun bir kuyruk vardı,içeriye sırayla alıyorlardı,o kuyruğu da bekliyordu millet:)


Bugünlük Paris turumuz bu kadar.

18 Ocak 2012 Çarşamba

Fransa'ya Yolculuk Vakti

Sıra geldi trenle Aachen'dan Paris'e geçmeye!:) Yengemle, kucağımızda Asya,bebek arabası ve 3-5 valiz! kendimizi trene zor attık. Elinde ufak bir valiz,çeke çeke seyahat edenlere hep özenmişimdir:)
Trende karşımızda oturan Alman aile de çok ilginçti. Karı koca ve iki oğulları. Yol boyu kadın küçük oğluyla kitap okudu,adamsa diğer oğluyla bir zeka oyunu oynadı. Bağırış,çağırış yok. Sonra çıkarıp dilimlenmiş elmalarını yiyerek Paris haritasını incelediler, bu Almanlara bazen hayran oluyorum.

Yolculuğumuz sakin geçti. Tren varmadan 5 dk.önce kalkıp valizleri kapının önüne dizdim,Türk usulü!:) Yoksa bir bebek ve o eşyalarla inmemiz imkansızdı.
Ve Paris! İner inmez o keşmekeşi ve trafiğiyle büyük şehirde olduğunu anlıyorsun.Sağolsun Dilaycım önceden hangi perona ineceğimizi öğrenmiş,trenden indiğimde karşımızdaydı,ilk inen yolcu da bendim bizim kapıda:)

Eve varır varmaz birşeyler atıştırıp Sen nehrinin kıyısına attık kendimizi ve akşama Eyfel Kulesi!


Uzun kuyruklar olurmuş hep kuleye çıkışta, havada soğuk ya da yağmurlu. Şansımız yaver gitti, güzel bir havada 5-10 dk.lık beklemeyle çıktık yukarı. Biletler 8 euro.


Eyfel kulesinin gece görüntüsü çok görkemliydi. Işıl,ışıl... Gündüz bu kadar görkemli değildi tabi. Telefonla çekmiştim fotoğrafları,iyi çıkmamış karanlıkta, affola:)

17 Ocak 2012 Salı

Hollanda'ya Gezi - Maastricht

Kaldığımız şehir Hollanda sınırında olunca otobüsle 1.5 saatte vardık Maastricht'e ve bu küçük şehri çok sevdim.


Bilmediğimiz bir yerdi,kime sorsak derken,dürüm-döner satan bir büfe gördüm,kesin Türktür diye oraya yöneldim,doğru tahmin! Bize dümdüz devam edin dedi:)


Nehir kenarında manzara çok güzeldi, kartpostal gibi değil mi?:) Bu arada yengemden edindiğim bir bebek arabasıyla dolaştık oralarda. İyi ki öyle yapmışız, kanguru çok zor olacakmış meğer.


 Otobüsle Hollandaya geçerken,yolda gördüğümüz köyü (köy demeye bin şahit lazım) o kadar beğendikki, yengemle orada yaşayabileceğimize karar verdik:) Yemyeşil bir alan,kocaman evler,her taraf tertemiz,hayvanlar bile düzen içerisinde:)



Nehir kenarındaki evlerin görüntüsüne bakar mısınız? Bu görüntü tüm Avrupa'da var herhalde,çok benzeriyle Belçikada da karşılaştık.
Bir dahaki yazıda Paristeyiz!:)

16 Ocak 2012 Pazartesi

Almanya Gezisi - Düsseldorf

Yeni bir tren yolculuğu, bu kez Düsseldorfa gidiyoruz.Ayrıca Lindt'ten çikolata alışverişi yaptık,ayrıntılar yazının devamında! 
Eğer İstanbul'da yaşıyorsanız her yeri orayla kıyaslıyorsunuz. Bir günde gezilemeyecek kadar büyük olmasını umuyorsunuz, yüksek bir tepeye çıkınca aşağıda deniz görmeyi bekliyorsunuz...vs:)


Bu şehirde de tıpki Köln gibi gezebileceğiniz bir çarşısı ayrıca Türk lokantaları ve bizimde gün batımını seyretmeye gittiğimiz sahili var. Para birimi euro olunca özellikle kıyafet alış-verişi daha pahalı oluyor Türkiyeden. Ama kesinlikle kozmetik alışverişini oradan yapmak lazım,aradaki fiyat farkına inanamadım! Kozmetik yazımda bu konuya değinicem.


Almanya'da dışarda bir şey yiyememek bir de sokak sokak dolaşmaktan 2 kilo zayıfladım bu arada, işe yaradı yani:)Doğum sonrası kilo verişimi hızlandırmış oldu.


Bakarken boğazı aramıyormu insan?:) Bu arada kaldığımız şehirde Lindt çikolatalarının fabrikası vardı. Satış mağazasından eşe dosta ve kendime 10 kilo civarında çikolata aldım:) Almancamız olmayınca orada çalışan Türk bayanın tavsiyeleriyle alışveriş yaptık. Benim favorim içi dolgu krema ve kahveli olan beyaz çikolataydı. Allahım o nasıl tattı,bittiği günden beri arkasından yas tutuyorum:)

15 Ocak 2012 Pazar

Almanya Gezisi - Köln

Aachen'den trenle 1saat civarında Köln'e vardık. Banliyö trenleri de iki katlı ve pek konforluydu. 
Trenden iner inmez sizi görkemli Köln katedrali karşılıyor.





Yukarıda Köln Katedralini görüyorsunuz. Manzara güzel bir de köprüyü görmelisiniz. Aşıklar isimleri yazılı kilitleri buradaki tren yolunun kenarındaki demire asıyorlar,bir çeşit dilek ağacı?:)


Çok çeşitleri var kilitlerin,aşıkların üretkenliğine kalmış demekki. Bu arada, bir tane çift biz ordayken önce aşklarını mühürledi:) sonra kilitlerini astı. Birde aşağıdaki resme bakın,aşkın büyüklüğüne bakar mısınız?:)



Aşağıdaki fotoğrafta gördüğünüz adam gerçek. Önüne para atıldığında hızla hareket edip tekrar heykel şekline dönüyordu.



Oralarda bizi gezdiren kuzenlerime teşekkürü de bir borç bilirim:)Gerçi onlar gurbette birer Türkiye ve İstanbul sevdalısı oldukları için bizim gezmeye Almanyaya gitmemizi algılamakta güçlük çektiler:)
Bir dahaki gezide görüşelim!:)


Yolculuk Vakti - Aachen

Size Almanya vizesi maceramdan bahsetmiştim.Sıra geldi yola çıkmaya. Başlarda çok heyecanlıydım,sonraları 6.5 aylık bir bebekle yalnız yolculuk yapacağımı düşündükçe korkmaya başladım. Bebeğimi kanguruyla taşıyarak uçağa gittim ve bebek arabalarının uçağa kadar götürüldüğünü öğrenmiş oldum!
Havaalanında sevdiklerimizden ayrılıp uçağa yalnız binince,ben de saymaya başladım kendime. "Hangi akla hizmet küçüçük bebekle yalnız yola çıkıyorsun" diye, iyi ki çıkmışım!:)


Uçakta sadece kol çantam vardı yanımda. İçinde oyuncak, mama,  kızım için küçük bir şişe su(buna izin veriliyor), biletler, dergi(gerçekten okuyabileceğimi düşünmüşmüydüm acaba?:), atıştırmalık birşeyler...v.s Ben sun express ve pegasus firmalarıyla yolculuk yaptım,artık battaniye ve yastık verilmediğini de öğrenmiş oldum,hazırlıklı olun! Onu da parayla satıyorlar sanırım:)

Cam tarafında seyahat ettim ve yediğim soğukla iyi bir karın ağrısı sahibi oldum,bebeğinizi cam tarafından uzak tutun!


Kızımın ilk uçak yolculuğunu özetlersek;pencereye vurup arasıra da dışarı bakıp gülüyordu, sonra, önlerde oturduğumuz için hepsi kendisine dönük oturmuş yolcuları keşfetti:) herkese gülücükler dağıttığı için birkaç hayran edindi. Işıklar söndü herkes uyudu, bu halleri kızımı daha çok eğlendirdi:) Herkes uyurken biz hoppala hoppala zıplama modundaydık bu arada. Son yarım saat uyudu,uçak inişe geçtiğinde de 5 dk. kadar ağladı. Yanımdaki teyzenin söylediğine göre maşaallahı varmış,o ne bebekler görmüş:)


Dayımlar Aachen'da yaşıyor, oradan fotoğraflardı gördükleriniz. Kızımı da bu suyun başından ayıramadık:)

13 Ocak 2012 Cuma

Tesettürlü Gelinlik Modeli

Vee işte gelinliğim. Bu da özel dikim. Gelinlikte de bayağı tasarruflu davranmıştım:) Gezmediğim yer kalmamıştı ayrıca.
Başka memleketten biriyle evlenince iki düğün oluyor tabi,bu resimler 2. düğünden:)


Üzerimde sarı parlak kumaştan aba var. Yöresel bir kıyafet. Aşağıdaki resme gelirsek, kesilen etek kısmında davul vardı da,kusura bakmayın:)


2 ayrı duvak dikildi.Kısa olan yüzüme örtmek için. İlk düğünde(aşağıda) rahibe modeli denilen şekildeydi duvağım. Şimdi bakınca duvak biraz daha mı önde olmalıymış diyorum...Tabi kuaförün ellerine teslim ediyoruz kendimizi. Ne çıkarsa bahtına!:) Örneğin ben ilk yaptığı makyajı sildirdim. Bir sıra mavi bir sıra pembe sonra tekrar mavi yapmıştı resmen:) Nedir bu gelinlerin kuaförlerden çektiği yahu!



 Bu da makyajımın abartılı olmayan hali:)

11 Ocak 2012 Çarşamba

Tesettürlü Nişanlık Modeli

Evlilik arefesindeki her kızın yaşadığı bir sorundur, nasıl bir kıyafet giyilecek? Tabi birde başörtülü olunca, maalesef iş daha da zorlaşıyor. Genelde hazır abiye elbiselerin üzerine bolero veriyorlar,boynunu kapatmak ayrı bir dert! Siz de benim gibi bolero sevmeyenlerdenseniz elbisenizi diktirmeyi tercih edebilirsiniz. Tabi riskleri de göze alarak! Çünkü istediğiniz modelin ortaya çıkması önemli.

Bu da benim nişan kıyafetim, bir ara istediğim tam bu değildi diye üzülmüştüm ama baktıkça beğeniyorum:) Tabi 3 yıl önce diktirildiği de unutulmasın.

Renkte önemli bir mesele. Ben kreme takmıştım,gelinlik gibi olur diye ısrar kıyamet vazgeçirdiler:) Bari toz pembe olsun dedim.


Bunlar da ayakkabım ve çantam. Çanta kullanılmıyor aslında,düğünden sonra takım olarak kullanabilirim diye almıştım.


Bu ayakkabıları düğünde de giydim. Görüyorsunuz ne kadar tasarrufluyum, her eve lazım:)


Gelinliğim bir sonraki yazıda.

10 Ocak 2012 Salı

İpekevi Şal Alışverişi

Artık çok popüler olan İpekevi şallarını kullananlar bilir. Kalitesi ve parlaklığıyla bir takan müptelası oluyor:) Bu kadar popüler olunca taklitleri de çok tabiki. Siz siz olun aldığınız yere ve etiketine dikkat edin.
 Orjinal İpekevi şalın adresi Bursa-Kozahan, bilenler bilir.


İstanbulda ise Erenköydeki bazı butiklerde, Altunizadedeki Anadolu El Nakışları mağazasında (burayı bizzat gidip göremedim) ve tabiki Kapalıçarşıdaki FringE (eski adıyla Ceylan A.Ş) mağazalarında satılıyor. Fotoğraflarını yayınlamışlar ben de sizinle paylaşayım dedim.


İpek şal istiyorum ama fiyatı daha uygun olsun diyorsanız farklı markaların seçenekleri mevcut. Ama ucuz alacak kadar zengin değilim demiş atalarımız (yoksa çin atasözümüydü:) Belki de daha çok kombinleyebileceğiniz bir renkle başlamalısınız,yavaş yavaş farklı renk seçeneklerini de tamamlayabilirsiniz.

Şu renklerin güzelliğine bakın.Ben bebeğimle kapalıçarşıya gitmenin bir yolunu bulabilirsem, saks mavisi -petrol,çivit:) bir tane kapıcam. Sizinle de kombinlenmiş haliyle paylaşırım. İşte tam ortada duruyor:)


İstanbul ve Bursa dışında orjinal İpekevi satılan mekanlar var mı bilemiyorum. Belki alan arkadaşlar vardır,yazarlarsa bizde öğrenmiş oluruz.