9 Ocak 2012 Pazartesi

2011'de neler öğrendim?

 Yeni bir yılın ilk günleri ve bloğumunda ilk satırları. Aslında yazmayı hep sevmişimdir,gerçi ortaokul lise dönemlerinde şair olan tek kişi de ben değilimdir heralde:)  Sonra üniversite, evlilik, minik bebeğim...Yani uzun bir zaman oldu yazmayalı.

 İlk yazıma geçen senenin muhasebesiyle başlamak istiyorum.Çok sevdiğim kişisel gelişim uzmanı bir yazar var, Melih Arat. Ondan öğrendim bu yöntemi, çok zevkli size de tavsiye ederim.

 2011'de neler öğrendim?

 Ocak 2011’de

 Yeni bir yılın,biz aynı şeyleri yapmaya,aynı şekilde düşünmeye devam ettikçe hiç bir şeyi değiştirmeyeceğini; hamileliğin o kadar da zor bir şey olmadığını;bazı insanların hiç bir şey anlatmadan dakikalarca konuşabileceğini öğrendim.

 Şubat 2011’de

 Hamileliğin 32.haftadan sonra zor bir şey olduğunu ve  "Belediyeler neden hamilelere ev işleri,yemek servisi gibi sosyal hizmetler yapmıyor" diye düşünülebileceğini;en mutlu ve en zor anlarımızda dönüp çevremize bakıp kimlerin yanımızda olduğunu düşündüğümüzü öğrendim.


 Mart 2011’de

 Çengelköy börekçisinden alıp boğaz kenarında yenen o ıspanaklı böreğin çok lezzetli olduğunu; doğuma 2 hafta kala yapılan kısa yürüyüşlerin normal doğum yapmaya yetmediğini :) ve sezeryanın da insanın ağrına gidebileceğini,böyle bir emaneti gönderen Rabbime ne kadar şükretsek yetmeyeceğini öğrendim.

 Nisan 2011’de

 Doğum sonrası depresyonun bir gerçek olduğunu,insanın sebepsiz yere ağlayabildiğini ve yanında olacak arkadaşlara ihtiyaç duyduğunu;anneliğin çok zor ve çok güzel,bir bebeği emzirirken seyretmeninse şahane bir duygu olduğunu öğrendim.


 Mayıs 2011’de

 Güzel bir film izlemenin hayata keyif kattığını ve sık sık tekrarlanması gerektiğini;alışverişin her zaman yapılabileceğini,önemli olanın minik bebeğinin keyfini çıkartmak,onu bol bol koklamak olduğunu öğrendim.

 Haziran 2011’de

 Bir bebekle yalnız başına dışarı çıkmanın,hele o geçit vermez kaldırımlarda arabasını sürebilmenin bile ne kadar büyük bir macera olduğunu; severek okunan bir kitabın paha biçilemez olduğunu ve hiç eskimediğini öğrendim.


 Temmuz 2011’de

 Sabah gülücüklerle uyanan bir bebeğe sarılmanın dünyadaki herşeyden daha güzel olduğunu;kendimiz mutlu ve huzurlu olursak bunu çevremize de yansıtabildiğimizi öğrendim.

 Ağustos 2011’de

 Eşimizi ve çocuklarımızı ne kadar çok sevsekte hayatımızı onların üstüne kurmamamız ve yeni anlamlar yeni uğraşlar da aramamız gerektiğini;aile olmanın fedakarlık istediğini öğrendim.


 Eylül 2011’de

 Sevdiğimiz insanlara hediye vermenin hayatımızı güzelleştirdiğini;alışveriş merkezlerinde bulunan bebek odalarındaki renkli duvar kağıtlarının emzirmeyi ne kadar güçleştirdiğini öğrendim.

 Ekim 2011’de 

 6.5 aylık bir bebekle başka ülkelere gidilip gezilebileceğini ve çok eğlenileceğini;yeni yerler görmenin ve yeni insanlar tanımanın çok keyifli olduğunu; Alman polisinden sonra ülkeme döndüğümde havaalanındaki yardımsever Türk polislerine sarılmak isteyebileceğimi öğrendim.


 Kasım 2011’de

 Bazı insanları anlamaya çalışarak enerjimizi boşuna tükettiğimizi;doğumdan 8 ay sonra bir kadının eski kilosuna dönebileceğini;herkesi memnun etmenin mümkün olmadığını; ayaklarını uzatıp içtiğin bir fincan kahvenin ne kadar değerli olduğunu öğrendim.

 Aralık 2011’de

 27 yaşındaki birinin de "Büyüyünce ne olsam" diye düşünebileceğini;insanın yapmaktan zevk aldığı bir hobiye ihtiyaç duyduğunu;geceleri geç yatmaya ve uykusuz kalmaya insanın gerçekten de alışabildiğini öğrendim.

1 yorum:

esin dedi ki...

çok tatlısınız,genç yaşta epey bişey öğrenmişsiniz,tebrikler